IntentChat Logo
← Back to Türkçe Blog
Language: Türkçe

Taylandlı Meslektaşlarınız Neden Hep "Tamam" Der de Sonrası Gelmez?

2025-07-19

Taylandlı Meslektaşlarınız Neden Hep "Tamam" Der de Sonrası Gelmez?

Hiç böyle bir durumla karşılaştınız mı?

Büyük bir hevesle Taylandlı meslektaşınıza veya ortağınıza bir plan sundunuz, karşı taraf gülümseyerek başını salladı, nazikçe "tamam" (ครับ/ค่ะ, krap/ka) dedi. İçinizden "Harika, iş bitti!" diye düşündünüz.

Ancak günler geçti, projede hiçbir ilerleme yoktu. Tekrar sorduğunuzda, karşı taraf yine masum bir gülümsemeyle karşılık verdi. Hayattan şüphe etmeye başladınız: Sizi mi oyalıyorlar? Yoksa hiç mi anlamadılar?

Aceleci sonuçlar çıkarmayın. Belki de "güvenilmez" çalışanlarla değil, doğru "kültürel frekansı" yakalayamamışsınızdır.

İletişimin Gerçek Şifresi, Dilin Ötesinde Saklıdır

Sık sık, bir yabancı dili iyi öğrenince iletişimin evrensel anahtarını ele geçirdiğimizi sanırız. Ancak önde gelen bir kültürlerarası danışman önemli bir içgörüyü paylaşıyor: Dil, iletişimin sadece yüzeysel katmanıdır; gerçek şifre, kültürde saklıdır.

İletişimi bir radyo dinlemeye benzetin.

En üst düzey bir radyoya sahipsiniz (dil becerileriniz), çeşitli sinyalleri (kelimeler ve cümleler) alabiliyorsunuz. Ama karşı tarafın hangi "kanalda" yayın yaptığını bilmiyorsanız, duyduğunuz her zaman sadece hışırtılı bir parazit olacak ya da tamamen yanlış anlayacaksınız.

Tayland'da bu temel kültürel frekansın adı "เกรงใจ" (Kreng Jai)'dir.

Bu kelimenin doğrudan çevirisi oldukça zordur; "düşüncelilik, nezaket, başkalarını rahatsız etmek istememe, saygı" gibi çeşitli anlamları bir araya getirir. Bu kültürel atmosferde, doğrudan reddetmek veya itirazda bulunmak, son derece kaba, hatta saldırgan bir davranış olarak kabul edilir.

Bu yüzden, Taylandlı meslektaşınız "tamam (krap/ka)" dediğinde, onların "Kreng Jai" frekansında asıl anlamı şudur:

  • Duyduğumu ve mesajınızı aldığımı bildiririm. (Ama bu, katıldığım anlamına gelmez)
  • Sizi mahcup etmek istemiyorum, bu yüzden önce nezaketle karşılık vereyim. (Yapılıp yapılamayacağını ise eve gidip tekrar düşünmem gerekiyor)
  • Bazı endişelerim var, ancak şu an direkt söylemem uygun değil.

Gördünüz mü? Sizin "Evet" sandığınız şey, aslında sadece bir "Mesaj Alındı" idi. Aynı dili konuşmanıza rağmen, sanki iki paralel evrende yaşıyordunuz.

Doğru "Kültürel Frekansı" Nasıl Ayarlarsınız?

Peki, bu "nazik sessizliği" nasıl kırıp gerçek düşünceleri duyabiliriz? Danışman, büyük bir hava yolu şirketi için yaptığı bir vakayı paylaştı.

Bu şirketin yabancı yöneticileri de aynı sorunla karşılaşıyordu: "Ofisimin kapısı her zaman açık" diye defalarca vurgulamalarına rağmen, yerel çalışanlar asla proaktif olarak sorunları bildirmiyordu. Yöneticiler, çalışanların iletişim kurma isteğinin olmadığını düşünüyordu.

Ancak danışman can alıcı noktayı işaret etti: Sorun çalışanlarda değil, iletişim yöntemindeydi.

Kreng Jai kültüründen derinden etkilenen çalışanlar için, patronun odasına doğrudan girip "fikir belirtmek" büyük bir riskti. Patronu mahcup etmekten de, kendilerini belaya sokmaktan da korkuyorlardı.

Bunun üzerine danışman anonim bir geri bildirim kanalı oluşturdu. Çalışanlar herhangi bir sorun, endişe veya öneriyi bu güvenli "sır kutusu" aracılığıyla iletebiliyorlardı. Danışman bunları derledikten sonra yönetime rapor etti.

Sonuç ne oldu peki? Geri bildirimler çığ gibi geldi. Eskiden "sessizlikle" örtbas edilen sorunlar, birer birer su yüzüne çıktı.

Bu hikaye bize üç basit frekans ayarlama tekniğini öğretiyor:

  1. Sessizliği "dinlemeyi" öğrenin. Tayland kültüründe sessizlik ve tereddüt "fikirsizlik" değil, "burada bir sorun var, ilgilenmeniz ve çözmeniz gerekiyor" diyen güçlü bir sinyaldir. Karşı taraf sessiz kaldığında yapmanız gereken acele ettirmek değil, daha güvenli bir ortam yaratmak ve endişelerini daha dolaylı yollarla anlamaya çalışmaktır.

  2. Güvenli "sır kutuları" oluşturun. Çalışanlardan "cesur olmalarını" istemek yerine, onlar için güvenli bir köprü inşa edin. İster anonim bir posta kutusu olsun, ister bir aracı atanmış olsun, anahtar nokta, gerçek düşüncelerini ifade etmenin "sıfır risk" taşıdığını hissetmelerini sağlamaktır.

  3. Tek bir bilgi kaynağına bağımlı kalmayın. Bilgiyi yalnızca çevirmeniniz veya sekreteriniz aracılığıyla edinirseniz, aldığınız bilgi muhtemelen "filtrelenmiş" ve "güzelleştirilmiş" olacaktır. Proaktif olarak dışarı çıkın, farklı seviyelerdeki ve farklı departmanlardaki kişilerle bağlantılar kurun ve tam resmi birleştirin. Gerçek piyasayı anlamak, bilgi kozasında yaşamak yerine işte budur.

Dil Başlangıç Noktasıdır, Bağlantı İse Sondur

Sonuç olarak, bir dil öğrenmenin nihai amacı, CV'ye bir beceri daha eklemek değil, başka bir dünyadan insanlarla gerçek ve derin bağlantılar kurmaktır.

Sadece kelime ve dilbilgisi bilmek, sadece klavye kullanmayı öğrenmek ama internete nasıl bağlanacağını bilmemek gibidir. Oysa kültürü anlamak, sizi internete bağlayan ve geniş dünyayı görmenizi sağlayan o ağ kablosudur.

Elbette, her kültürü derinlemesine anlamadan önce, ilk diyaloğu başlatmak için bir araca ihtiyacımız var. Geçmişte dil bariyeri en büyük engeldi, ancak şimdi Intent gibi akıllı sohbet uygulamaları, güçlü yapay zeka çeviri özellikleriyle dünyanın her köşesinden insanlarla kolayca sohbet başlatmanızı sağlıyor. Bu, ilk dil engellerini aşmanıza yardımcı olur ve daha geniş bir insan ağı kurma, kitaplardan öğrenemeyeceğiniz kültürel detayları bizzat deneyimleme fırsatı sunar.

Bir dahaki sefere yeni bir pazara girmeye veya farklı kültürel geçmişlere sahip ortaklarla çalışmaya hazırlanırken şunu unutmayın:

Sadece "ne söylediklerini?" sormakla kalmayın, aynı zamanda "söylemedikleri neydi?" diye de sorun.

Sessizliğin ardındaki dili duyabildiğinizde, kültürlerarası iletişimin gerçek sanatına hakim olmuş olursunuz.