IntentChat Logo
Blog
← Back to Türkçe Blog
Language: Türkçe

İngilizcen Kötü Değil, Sadece Yemek Tarifi Biriktiren Bir “Sözde Şefsin”

2025-08-13

İngilizcen Kötü Değil, Sadece Yemek Tarifi Biriktiren Bir “Sözde Şefsin”

Sen de öyle misin?

On küsur yıldır İngilizce öğreniyorsun, kelime kitaplarını yalayıp yuttun, dilbilgisi kurallarını su gibi biliyorsun. Ama gerçekte konuşmaya sıra geldiğinde, zihnin bir anda boşalıyor ve yarım saat uğraşıp ağzından sadece “Fine, thank you, and you?” dökülebiliyor.

Her zaman kelime dağarcığımızın yetersiz olduğunu, telaffuzumuzun kötü olduğunu veya dilbilgisinin çok zayıf olduğunu düşünürüz. Ama gerçeklik bambaşka olabilir.

Bugün sana yepyeni bir bakış açısı sunmak istiyorum: İngilizce öğrenmek, aslında yemek yapmayı öğrenmek gibidir.

Neden Bir Türlü Konuşamıyorsun?

Hayal et, harika bir şef olmak istiyorsun. Bu yüzden dünyanın en iyi tarif kitaplarının hepsini aldın. Fransız Mutfağı İncili'ni ezbere biliyorsun, "şok haşlama" ve "konfi" tanımlarını çok iyi biliyorsun, hatta gözlerin kapalı baharatların moleküler yapılarını çizebiliyorsun.

Ama bir sorunun var: Hiç gerçek bir mutfağa girmedin.

Çoğu İngilizce öğrenicisinin içinde bulunduğu zorluk işte bu. Biz "yemek tarifi koleksiyoncularıyız", gerçek "şef" değiliz.

  • Tarif Biriktirip Hiç Uygulamamak: Deli gibi kelime ezberliyor, dilbilgisi öğreniyoruz, tıpkı tarif koleksiyonu yapar gibi. Ama dil "yapmak" içindir, "bakmak" için değil. Konuşmazsan, değerli malzemeleri (kelimeler) ve zarif mutfak eşyalarını (dilbilgisi) dolapta kilitleyip tozlanmaya terk etmek gibidir bu.
  • Mahvetmekten Korkmak, Ateşi Yakmaya Cesaret Edememek: Yanlış konuşmaktan, telaffuzun kötü olmasından, karşı tarafın anlamamasından korkuyoruz... Tıpkı acemi bir aşçı gibi, yemeği yakmaktan, fazla tuz atmaktan endişelenip ateşi bile yakmaya cesaret edemiyoruz. Ama hangi şef birkaç yemeği yakmadan başlamıştır ki? Hata yapmak, yemek yapmanın (ve konuşmanın) bir parçasıdır.
  • Monoton Yemekler, Sıkıcı İfadeler: Cesaretini toplayıp konuşsan bile, hep aynı "It’s good." "It’s interesting." gibi cümleleri söylüyorsun. Tıpkı bir aşçının hangi yemeği yaparsa yapsın sadece tuz kullanması gibi. Konuşmaların tatsız tuzsuz, fikirlerin olmadığı için değil, düşüncelerini daha zengin "baharatlarla" (canlı kelimeler ve cümle yapıları) sunmayı öğrenemediğin için.

Görüyorsun, sorun "yemek tariflerinin" yeterli olmaması değil, asıl sorun hiçbir zaman mutfağa gerçekten girip kendin için veya başkaları için bir yemek yapmamış olman.

Nasıl "Tarif Koleksiyoncusu"ndan "Mutfak Ustası"na Dönüşülür?

Artık sadece okumakla yetinme. Gerçek gelişim, her ateş yakışında, her çevirişinde, her tadış anında gerçekleşir.

Birinci Adım: En Basit Yemekten Başla — Kendi Kendine Konuş

Kimse senden ilk günden "Buda Duvarından Atlar" gibi karmaşık bir yemek yapmanı beklemiyor. Önce en basit "sahanda yumurta" ile başla.

Her gün birkaç dakika ayırarak, İngilizce olarak ne yaptığını, ne gördüğünü ve ne hissettiğini anlat.

“Okay, I’m making coffee now. The water is hot. I love the smell.”

Bu biraz aptalca gelebilir, ama bu senin "mutfak simülatörün". Sıfır stresli bir ortamda, mutfak eşyalarına (dilbilgisi) alışmanı, malzemelerini (kelime dağarcığı) kullanmanı ve beyninin İngilizce'nin bu yeni "yemek yapma mantığı" ile düşünmeye alışmasını sağlar.

İkinci Adım: Gerçek Mutfağa Gir — Gerçek İnsanlarla Konuş

Uzun süre tek başına pratik yaptıktan sonra, yemeğinin tadının nasıl olduğunu öğrenmelisin. Yeteneklerini "tatmaya" istekli bir arkadaş bulman gerekiyor.

Bu geçmişte zor olabilirdi, ama şimdi dünya senin mutfağın.

Bir dil eşi bul, ya da çevrimiçi bir topluluğa katıl. Önemli olan, sana sürekli pratik yapma imkanı sunan gerçek bir ortam bulmak. Burada bir zorlukla karşılaşabilirsin: Sohbetin ortasında birdenbire önemli bir "malzemeyi" (kelimeyi) hatırlayamazsan ne olacak? Ortam bir anda garipleşir, diyalog aniden kesilir.

Bu tıpkı yemek yaparken bir baharatın eksik olduğunu fark etmek gibi. Akıllı bir aşçı ne yapar? Araçlardan yardım alır.

Bu yüzden Intent gibi araçları öneriyoruz. O, tıpkı kulağına fısıldayan bir yapay zeka şefi gibi. Takıldığında, gerçek zamanlı olarak çeviri yaparak sana yardımcı olur, böylece o kelimeyi sorunsuz bir şekilde bulabilir ve sohbetin akıcılığını koruyabilirsin. Artık küçük bir kelime sorunu yüzünden değerli bir "yemek yapma" deneyimini mahvetmek zorunda kalmazsın. Bu sana sözlük karıştırma acısı yerine, iletişimin keyfine odaklanma imkanı sunar.

Üçüncü Adım: Yaratma Zevkinin Tadını Çıkar, Mükemmellik Peşinde Koşma

Unutma, İngilizce öğrenmenin amacı %100 doğru dilbilgisiyle mükemmel cümleler kurmak değildir, tıpkı yemek yapmanın amacının Michelin restoranlarını kopyalamak olmadığı gibi.

Amaç yaratmak ve paylaşmaktır.

Kendi dilinle, ilginç bir hikaye paylaşmak, benzersiz bir bakış açısı ifade etmek ve farklı kültürel geçmişe sahip bir insanla gerçek bir bağ kurmaktır.

"Hata yapamam" düşüncesinden "bağ kurmak istiyorum" düşüncesine geçtiğinde, konuşmanın aniden ne kadar kolay ve doğal olduğunu fark edeceksin. Karşıdaki kişi, zaman eklerini doğru kullanıp kullanmadığını umursamaz, onun önemsediği gözlerindeki samimiyet ve sözlerindeki coşkudur.

Bu yüzden, elinde tariflerle titreyen o "sözde şef" olmayı bırak.

Mutfağına gir, ocağı yak ve fikirlerini cesurca dile "pişir". İlk yemek biraz tuzlu, ikincisi biraz tatsız olsa bile, yeter ki yapmaya devam et, bir gün tüm dünyayı hayran bırakacak lezzetli şeyler yapacaksın.

İlk yemeğine nereden başlamayı düşünüyorsun?